RUBAILER

BIRINCI BÖLÜM
1

Bir gerçek âlemdi gördügün ey Celâleddin, heyûlâ  filân degil,
uçsuz bucaksiz ve yaratilmadi, ressami illetî-ûlâ filân degil.
Ve senin kizgin etinden kalan rubailerin en muhtesemi :
«Suret hemi zillest…» filân diye baslayan degil…
2

Ruhum ne ondan önce vardi, ne ondan ayri bir sirrin kemâlidir,
ruhum onun, o disimdaki âlemin bende akseden hayâlidir.
Ve aslindan en uzak ve aslina en yakin hayâl
bana isigi vuran yârimin cemâlidir…
3

Sevgilimin hayâli dile geldi aynanin üzerinde :
«— O yok, ben varim,» — dedi bana günün birinde.
Vurdum, düstü parçalandi ayna, kayboldu hayâl
ve lâkin çok sükür sevgilim duruyor yerli yerinde…
4

Musambanin üstüne resmini bir kerecik çizdim ama
günde bin kere resmin çikti bende tepemden tirnagima,
fakat ne tuhaf sey hayâlin onda daha çok kalacak
benden uzun ömürlüdür musamba…
5

Sarilip yatmak mümkün degil bende senden kalan hayâle.
Halbuki sen orda, sehrimde gerçekten varsin etinle kemiginle
ve balindan mahrum edildigim kirmizi agzin, kocaman gözlerin gerçekten var
ve âsi bir su gibi teslim olusun ve beyazligin ki dokunamiyorum bile…
6

Öptü beni : «— Bunlar, kâinat gibi gerçek dudaklardir,» — dedi.
«Bu itir senin icâdin degil, saçlarimdan uçan bahardir,» — dedi.
«Ister gökyüzünde seyret, ister gözlerimde :
«körler onlari görmese de, yildizlar vardir,» — dedi…
7

Bu bahçe, bu nemli toprak, bu yasemin kokusu, bu mehtapli gece
pirildamakta devâmedecek ben basip gidince de,
çünkü o ben gelmeden, ben geldikten sonra da bana bagli olmadan vardi
ve bende bu aslin sureti çikti sadece…
8

«— Paydos…» — diyecek bize bir gün tabiat anamiz, —
«gülmek, aglamak bitti çocugum…»
Ve tekrar uçsuz bucaksiz baslayacak :
görmeyen, konusmayan, düsünmeyen hayat…
9

Ayrilik yaklasiyor her gün biraz daha,
güzelim dünya elvedâ,
ve merhaba
k â i n a t . . .
10

Balla dolu petek
yani gözlerin günesle dolu…
Gözlerin, sevgilim, gözlerin toprak olacak yarin,
bal baska petekleri doldurmakta devâmedecek…
11

Ne nurdan
ne çamurdan,
sevgilim, kedisi ve kedinin boynundaki boncuk
yugrumlarindaki farkla hepsi ayni hamurdan…
12

Lahana, otomobil, veba mikrobu ve yildiz
hep hisim akrabayiz.
Ve ey günes gözlü sevgilim, «Cotigo, ergo sum»1 degil
bu hasmetli ailede variz da düsünebilmekteyiz…
1 Düsünüyorum, demek ki varim.
13

Aramizda sadece bir derece farki var,
iste böyle kanaryam,
sen kanatlari olan, düsünemeyen kussun,
ben elleri olan, düsünebilen adam…

IKINCI BÖLÜM
1

«— Sarapla doldur tasini, tasin toprakla dolmadan,» — dedi Hayyam.
Bakti ona gül bahçesinin yanindan geçen uzun burunlu, yirtik pabuçlu adam :
«— Ben, bu nimetleri yildizlarindan çok olan dünyada açim,» — dedi,
«saraba degil, ekmek almaya bile yetmiyor param…»
2

Ölümü, ömrün kisaligini tatli bir kederle düsünerek
sarap içmek lâle bahçesinde, ayin altinda…
Bu tatli keder dogduk dogali nasibolmadi bize :
bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katinda…
3

Ömür gelip geçiyor, vakti ganimet bil uyanilmaz uykulara varmadan :
yâkut sarabi billûr kadehe doldur, seher vaktidir ey delikanli uyan…
Perdesiz, buz gibi odasinda uyandi delikanli,
gecikmeyi affetmeyen fabrikanin canavar düdügüydü uguldayan…
4

Geçmis günün hasretini çekmem
— yalniz bir yaz gecesi bir yana —
ve gözümün son mavi piriltisi bile
gelecek günün müjdesini verecek sana…
5

Ben, bir insan,
ben, Türk sairi komünist Nâzim Hikmet ben,
tepeden tirnaga iman,
tepeden tirnaga kavga, hasret ve ümitten ibâret ben…
6

Ben, spiker, konustum,
sesim bir tohum gibi agir ve çiplak :
— Kalbimin saat ayarini veriyorum,
gonga tam safak vakti vurulacak.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1

Insan
ya hayrandir sana, ya düsman.
Ya hiç yokmussun gibi unutulursun
ya bir dakka bile çikmazsin akildan…
2

Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kis günü
simsiki etini dislemek sihhatli, beyaz bir elmanin.
Ey benim sevgilim, karli bir çam ormaninda nefes almanin
bahtiyarligina benzer seni sevmek…
3

Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
Kim bilir felek ayirmasaydi bizi birbirimizden
belki bu kadar yakin olmazdik birbirimize…
4

Gün iyiden iyiye isidi artik,
tortusu dibe çöken bir su gibi duruldu, berraklasti ortalik.
Sevgilim, sanki seninle yüz yüze geldim birdenbire :
aydinlik, alabildigine aydinlik…
Nazım Hikmet Ran